Bodrum Gezilecek Yerler
Bembeyaz evleri ve kırmızı begonvilleriyle Bodrum, yeşili de maviyi de, tarihi de yaşayabileceğiniz, Türkiye’deki enfes güzellikteki yerlerden yalnızca biri.
Bodrum merkeze ulaşmak için en yakın havalimanı Milas Bodrum Havalimanı‘dır. Güneş doğmadan uyandığımız bir günü, güneşi uçakta doğurmanın güzelliği takip ediyor ve günün sabah saatlerinde herkes güzel yatağında uyurken Milas Bodrum Havaalanı’na inişimizi gerçekleştiriyoruz.
Havaalanından Bodrum merkez 40 km ve Bodrum’a inmek için iki seçeneğiniz var. Bunlardan biri havalimanında çalışan araç kiralama hizmetlerinden faydalanmak. Diğeri de Havaş ve Muttaş kullanmak.
Yaklaşık 40 dakikada sizi Cevat Şakir Caddesi üzerinde yer alan Bodrum otogara bırakıyorlar. Biz, arkadaşımızla Bodrum’da buluşacağımız için Havaş’ı tercih ettik, ancak buluşma olmasaydı, havalimanından araç kiralama yolunu tercih edecektik.
Araç kiralayıp gittiyseniz, yine Cevat Şakir Caddesi üzerinde Bodrum otogardan sonra karşınıza çıkacak olan yeraltı otoparklarını kullanabilirsiniz. Otogardan sonra sağdaki değil, biraz daha ileride İnci Sokak‘tan sonra solda kalan Mass Otopark‘ı kullanırsanız park işini bir miktar daha ucuza halledebilirsiniz.
Otoparktan, araçların çıktığı yönden çıkalım. Çarşının ortasında yola yakın bir konumda bir deniz müzesi bulunuyor. Bodrum Deniz Müzesi, gemi ve tekne maketi ve denizden çıkan kabuklu canlılarla ilgilenenlerin seveceği tarzda bir müze.
İçeride Halikarnas Balıkçısı ve süngercilik mesleği ile ilgili bilgilerin yanı sıra trol balıkçı teknelerinden tutun, Halikarnas Balıkçısı Cevat Paşa’nın ölümünden sonra tabutunun taşındığı teknenin minyatürüne kadar envai çeşit gemiye ait maketler bulunuyor. Deniz canlılarına da bilimsel olarak yaklaşılmış, her kabuğun altında gerçek isimleri ne ise görebiliyorsunuz. Pazartesi hariç her gün ziyaret edilebiliyor.
Bodrum’a giderseniz tanımanız gereken bir isim var, Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı. Cevat Paşa’da derler Osmanlı’nın son padişahı II. Abdülhamit’ döneminde sadrazamlık yapan Ahmed Cevad Paşa’nın yeğeni olduğu için. Bodrum’a gelenler yol üzerinde öncelikle edebi kişiliği ile tanışırlar Cevat Paşa’nın. “Yokuşbaşı’na geldiğinde Bodrum‘u göreceksin, sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyle idiler, akıllarını hep Bodrum ‘da bırakıp gittiler.” demekte Cevat Paşa.
Bodrumla ilk tanışması bir sürgün sebebiyle olmuş. Cezasının bir kısmını İstanbul’da çekse de Bodrum’dan vazgeçememiş, gelmiş yerleşmiş Bodrum’a. Balıkçılıkla uğraşmış yıllarca, Bodrum’un antik dönemdeki adı Halikarnas’ı giydirmiş üzerine, Halikarnas Balıkçısı olarak bilinmeye, gösterilmeye başlamış. Bodrum’u çok sevdiğinden onu geliştirmeye, tarihini korumaya başlamış.
Bodrum’a getirdiği faydalardan dolayı da tarihte yerini almış Cevat Paşa. Bodrum Deniz Müzesi’nin hemen önünde bir ağaç yer alıyor. 1938 yılında Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı tarafından dikilen ağacın gövdesi o kadar geniş ki, mutlaka görün.
Öncelikle Bodrum marinaya inip limanı biraz gezelim. Limana yakın olarak Starbucks ya da Kahve Dünyası‘ndan kahve alabilir, postaneden açma poğaça gibi yiyecekler alabilir ya da Bitez Dondurmacısı‘ndan Bodrum’un özel dondurmalarını tadabilirsiniz. Meyvenin kendi özü haricinde başka katkı maddesi olmaması yönünden Bitez Dondurması tercih ediliyor. Özellikle antep fıstıklı dondurması mükemmel.
Bodrum marinasının kale tarafında değil de diğer tarafında Osmanlı’nın önemli tersanelerinden biri yer alıyor. 1770 yılında Ruslar tarafından Çeşme Limanı‘nda yok edilen Osmanlı donanmasının ihtiyacını karşılamak adına 1775 yılında inşa edilen tersane, ilk gemisini 1784 yılında Osmanlı donanmasına katmıştır.
Gelebilecek saldırılara gözcülük etmesi amacıyla bir de kule yapılan tersanenin arkasında bir Osmanlı Mezarlığı var. Mezarlıkta adsız atlı süvari ve Osmanlı denizcisi Cafer Paşa’nın da türbesi bulunuyor. Osmanlı tersanesi, günümüzde çeşitli sanat etkinlikleri ve sergilerin yer aldığı bir sergi alanı olarak kullanılıyor.
Bodrum seyahatinizde, bir kısmı beyaza boyanmış yarım küre şeklinde eserler mutlaka dikkatinizi çekecektir. 10 metre çapında daire şeklinde örülen bir duvar olarak karşımıza çıkan yapılar kimine göre Bizans, kimine göre Osmanlı döneminde inşa edilen sarnıçlardır. Orduların su ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan sarnıçların tarihinin 500 yılın üzerinde olduğu söyleniyor.
Bodrum marinada tur attıktan sonra limanın doğu tarafında yer alan Bodrum Kalesi’ne doğru ilerliyoruz. Bodrum Kalesi’ne giriş limanın hemen yanında. Kapıda Heredot ve Halikarnas Balıkçısı‘nın büstleri yer alıyor.
Bodrum Kalesi’ne Müzekart’ınız varsa ücretsiz giriş yapabiliyorsunuz. Bodrum Kalesi’nin içinde yer alan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi‘ne de giriş yapmış oluyorsunuz böylelikle.
Uzun yıllar savunma amaçlı kullanılan kimi zaman hapisane olarak kullanılan Bodrum Kalesi’ne her gelen bir kule yaptırmış, dolayısıyla Bodrum Kalesi’ndeki kuleler; İngiliz, Fransız, Alman gibi isimlerle adlandırılıyor.
Her kulenin içinde ise birbirinden farklı eserler yer alıyor. Özellikle sualtı arkeoloji eserlerine ayrılan kulelerde çoğunlukla Akdeniz’de batan tarihi gemilerden çıkan hazineler, amforalar, malzemeler ile birlikte batan gemilerin modelleri ve kurtarılabilmiş parçalarını da görmek mümkün.
Bodrum Kalesi’nin inşası, Malta Şövalyeleri olarak bilinan St. John Şövalyeleri tarafından yapılmış. Bodrum Kalesi yapılırken kullanılan taşların çoğu yıkık Halikarnas Mozolesi‘nden alınmış.
Şövalyelerin Halikarnas’a verdikleri isim, o dönemde Petronium olduğundan Petronium kelimesi zaman içerisinde, günümüzde kullanılan Bodrum kelimesine dönüşmüş.
Ardından Halikarnas Mozolesi‘ni ziyaret ediyoruz. Çünkü Halikarnas Mozolesi’nin civarında arabayı rahatlıkla park edebileceğimiz bir yer yok, hazır yaya iken mozoleyi de aradan çıkaralım.
Açık hava müzesi niteliğindeki Halikarnas Mozolesi zamanında yıkıldığı için günümüze çok bir parçası ulaşamamış. Sadece mozolenin bulunduğu zemin ve birkaç sütun görebiliyoruz. Ancak bu mozolenin tarihte yapılan en iyi yapılar arasında olduğunu ve dünyanın yedi antik harikası olarak nitelendirildiğini de belirtelim. Kral Mausolos tarafından yaptırıldığı için mozole ismini alan ve sonraları Anıtkabir gibi anıt mezarlara mozole denmesinin nedeni işte bu yapıdır.
Mozoleyi ziyaret ettikten sonra aracımızı park ettiğimiz yerden alıyoruz ve Bodrum’un başka bir yarımadasına doğru ilerliyoruz. Sağında ve solunda harika bir manzarası olan yel değirmenlerinde sıra.
Bu tarihi Bodrum Yel Değirmenleri 1950’li yıllara kadar aktif olarak buğday işlemede kullanılmış. Fakat sonra görüldüğü üzere kaderine terkedilmiş bir vaziyette. Aracınızı yel değirmenlerine yakın bir yere parkedip, civarı yürüyerek gezebilir, manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
Yel değirmenlerinden sonra aracımızı Myndos Kapısı‘nın önünde boş bulduğumuz bir yere çekiyoruz. Myndos Kapısı’nın bulunduğu alana giriş ücretsiz.
Myndos Kapısı, Bodrum surlarının üzerinde varolduğu düşünülen iki anıtsal kapıdan biri. Günümüzde yıkılmak üzere olan iki duvar kalıntısından başka bir şey görünmüyor, ama yine de meraklıysanız uğramak gerekir.
Myndos Kapısı’ndan 10 dakikalık bir yolculukla Zeki Müren Sanat Müzesi‘ne ulaşıyoruz. Sanat güneşi Zeki Müren’in, hayatının son 6 yılında kaldığı ev, 2000 yılında müzeye çevrilmiş.
Müzede Zeki Müren’in şahsi eşyaları, şaşalı kıyafetleri, oturma odası, fotoğrafları, sesini kaydettiği kayıt cihazları, ödülleri, Buick Regal marka arabası gibi Zeki Müren’e ait, Zeki Müren’e dokunmuş birçok eşyayı yakından inceleyebilirsiniz. Zeki Müren’in yaşadığı evde bulunmak gerçekten değişik duygulara sokuyor insanı.
Zeki Müren’in evinden Bodrum’da açık hava konserlerinin yapıldığı tiyatroyu görmeye gidiyoruz. Yaklaşık 10 dakikalık bir mesafeden sonra Bodrum Antik Tiyatrosu‘nu görüyoruz ve önündeki boş alana aracımızı bırakıyoruz. Tiyatroya giriş ücretsiz, ancak görülecek pek de bir şey yok.
Sonraki günlerde verilecek konserler için ilkokul öğrencileri prova yapıyorlardı. Çok kalmadan yolumuza devam ediyoruz.
Antik tiyatrodan sonra Truvalılarla iyi anlaşan ve Truva Savaşı‘ndan sonra Halikarnassos’a yerleşen Leger halkının bulunduğu Pedasa Antik Kenti‘ne doğru ilerliyoruz. Özel olarak yapılmış yoldan 12 dakikalık bir yolculuk sonrasın Pedasa’ya varıyoruz. Bir yerde özel mülk olduğu gerekçesiyle yolu kapamışlar.
Gerisini yürüyerek devam etmeniz gerekiyor, ancak Pedasa’nın tamamını görmeniz için saatlerinizi harcamalısınız, çünkü kilometrelerce mesafe var Pedasa yapıları arasında. Ancak ayakta kalan çok bir yapı olmadığından yolun bittiği antik kalıntıları incelemek kâfi diyoruz ve aynı yolu geri dönüyoruz. Özellikle merakınız yoksa Pedasa Antik Kenti’ni es geçebilirsiniz.
Bodrum merkezdeki gezilecek yerlerin tamamını gezdik, şimdi sıra merkezin çevresindeki yerleri gezmeye geldi. Bu da ağırlıklı olarak Bodrum ve çevresinde denize girilebilecek plajlar ve koylardan oluşuyor.
Böylece Cumartesi hem tarihi yerleri, hem koyları gezmiş oluyoruz. Pazar günü de beğendiğimiz koylarda denize girmeye vakit ayırabiliriz. Olur da beğendiğiniz bir koy olur, orada uzun vakit geçirmek ve Pazar günü başka koylara vakit ayırmak isterseniz koy programının bir kısmını Pazar gününe de sarkıtabilirsiniz.
Akşam olup bu güzel şehirden ayrılma vakti geldiğinde, uçağımız 22:25’te olduğu için Bodrum’un bir başka beldesi olan Güvercinlik‘te akşam yemeği yiyelim diyoruz.
Bodrum’dan Güvercinlik’e ulaşmak 22 dakika (22 km), Güvercinlik’ten havalimanına ulaşmak ise 14 dakika (16 km). Dolayısıyla vaktimizi buna göre ayarlıyoruz ve Bodrum’dan Güvercinlik’e doğru yola çıkıyoruz. D330 karayolunu takip ederek deniz kenarından aheste aheste gidiyoruz Güvercinlik’e doğru. Güneş de batmak üzereyken kızıllığını gösteriyor.
Güvercinlik’te birçok restoran var, ama elbette oraya kadar gidildi mi balık yemek icap ediyor. Restoranlara otururken özellikle deniz kenarında olmasını sağlayın, güneşin batışıyla farklı bir tat almış olacaksınız.
Balıkçılıkla geçimini sağlıyor Güvercinlik ve güzel balıkları var. Yemeği yedikten sonra yapılacak ekstra bir şey olmadığı, hava da karardığı için havalimanının yolunu tutuyoruz ve memnun memnun Bodrum’dan ayrılıyoruz.