Truva Antik Kenti: Atı ve Savaşı ile Troya’nın Efsanevi Hikayesi
Kutsal topraklarda yankılanan savaş çığlıkları, geçmişin derinliklerinden gelen bir çağrıyı temsil ediyor: Truva Antik Kenti. Homeros’un destansı anlatımlarıyla hayat bulan, Truva Savaşı’nın ve efsanevi Truva Atı’nın hikayesi, zamanın ötesinden günümüze uzanan bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Bu antik şehir, sadece tarih meraklılarını değil, aynı zamanda efsanelere tutkun ruhları da kendine çekiyor.
Çanakkale’ye 32 km uzaklıktaki Truva harabeleri, yaşadıkları ve yaşattırdıklarıyla dünyaca bilinen, Tevfikiye Köyü’ndeki Hisarlık Tepesi’nde yer alan kent, Homeros tarafından yazılan İlyada Destanı’nda konusu geçen Truva Savaşı’nın gerçekleştiği şehirdir. Öncesine ve sonrasına atıfta bulunuyor olsa dahi, savaşın 9. yılındaki 51 günlük bir dönemini anlatmaktadır İlyada Destanı.
Dünyanın en ünlü arkeoloji kenti olan Truva’nın ismi, geleneksel olarak Troia olarak kullanılsa da, 19. yüzyıldan itibaren Fransızca okunuşu olan Truva olarak anılmaya başlanmış.
Ünlü gezgin Homeros’un, İlyada Destanı‘nda Troia ve İlios olarak bahsettiği bölge, Çanakkale Boğazı’nın güneyinde bir liman kenti olarak kurulmuş, fakat Karamenderes sularının taşıdığı alüvyonlar sebebiyle yüzyıllar geçtikte denizden uzaklaşmış ve terk edilmiş.
Truva Antik Kenti Tarihi
Troia, ilk olarak arkeolog Henrich Schliemann tarafından kazılmaya başlanmış. Homeros’un İlyada Destanı’ndan referans alarak 1870 yılında Troia’yı bulmak için çıktığı yolda, hedefi aslında Priamos’un efsanevi definesini bulmak olan Schliemann, birçok eseri tahrip ederek, kentin alt kısmında olduğunu düşündüğü hedefine ulaşmaya çalışmış.
Şehrin, farklı dönemlere ait olan katmanlı yapısını bulan kişi Schliemann’ın ölümünden sonra kazıları üstlenen Wilhelm Dörpfeld olmuş. İlk bilimsel kazılar ise 1932 yılında, Cari W. Blegan başkanlığında Amerikalılar tarafından yapılmış.
Troia kazılarıyla bütünleşen isim Prof. Manfred Korfman, 1988 yılından itibaren Troia kazılarını yönetmiş ve gösterdiği gayretten ötürü Türk vatandaşlığı ile birlikte Osman ismini almış. Vefatından sonra yerini Almanya’da bulunan Tübingen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ernst Pernicka ve Dr. Peter Jablonka’ya bırakmış.
Priamos’un hazinesi olduğunu düşündüğü hazineyi, işe yarar başka buluntular ile birlikte yurtdışına kaçırmış ve bu hazineler savaş sırasında ve sonrasında ortadan kaybolmuş.
Eserler, 1945 yılına kadar Berlin’de bir hayvanat bahçesine gizlenmiş, sonrasında 1992 yılında, Moskova Puşkin Müzesi‘nde, birçok Troia eserleriyle birlikte ortaya çıkarılmış.
1998 yılında Tarihi Milli Park ilan edilen ve UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Troia bölgesi, Avrupa tarihi açısından büyük önem taşıyor.
Yıkılan kentlerin farklı bölgelerde yeniden kurulmasının aksine, Troia birçok defa yıkıldığı halde, elverişli arazisi nedeniyle 3000 yıl boyunca hep aynı yerde kurulmuş.
İnsanlık tarihi, kültürü ve mimarisi kent içindeki katmanlardan anlaşılabiliyor Troia I‘den Troia IX‘a kadar adlandırılan katmanların her biri bir medeniyeti işaret ediyor.
Truva Antik Kenti’nde ayakta kalmış çok bir yapı yok. Asıl olan buranın ruhu ve bu topraklarda gerçekleşen savaşlar. O ruhu hissetmek gerekiyor, yoksa baktığınız üstüste binmiş birkaç taştan öteye gidemez maalesef.
Kentin yürüyüş güzergahındaki panolar da oldukça bilgilendirici. Kentin evrelerini, hangi kalıntıların aslında nasıl olduğunu, şehrin 3 boyutlu planını bu panolardan görebiliyorsunuz.
Kentin en eski evresi, Troia I olarak adlandırılan ve MÖ 3000 – 2500 yıllarına ait katmanda. 90 metre çapında surlarla çevrili.
Troia II, MÖ 2500 – 2300 yıllarına ait. Megaron denilen büyük konutlar inşa edilmiş ve kentin çevrelendiği 110 metre çapındaki eğimli surlar ile dünyanın en eski ve en iyi korunmuş rampalı kapısını görmek mümkün. Troia VI evresi 1900 – 1300 yıllarına ait.
Kentin en gelişmiş evresinde, surlar kulelerle desteklenmiş. Bu evrenin büyük bir deprem ile yok olduğu düşünülüyor.
Priamos’un Troyası olarak bilinen Troya VII a evresi Troia savaşlarının yapıldığı evre olarak kabul ediliyor. At hilesi ile ele geçirilmiş ve büyük tahribat sağlanmış bu dönemde.
Troia VII b ise deprem ve yangınlarla yok olmuş. Homeros’un öyküsündeki savaş, ok ve mızrak uçlarının görülmesiyle netlik kazanmış ve kalın kil tabakasından yangın çıktığı anlaşılmış.
Troia VIII evresi, MÖ 900 – 350 yılları arasında. MÖ 350 – MS 400 yılları arasında olan Troia IX evresi de, iyi durumda olan Athena Tapınağı ve doğu teras duvarı ile biliniyor.
Troia Antik Kenti’nde, her Troia evresi numaralandırılarak ziyaretçilerin bilgilendirilmesi sağlanmıştır. Şehir, ziyaretçilerin şehre zarar vermemeleri için, özel olarak yapılan ahşap yürüyüş yolları üzerinde geziliyor.
Truva Savaşı
Troia prensi Paris, ticaret için Yunanistan’a gider ve Sparta kral Menelaos’un karısı Helen’e aşık olur. Helen, Paris ile birlikte gizlice Troia’ya kaçar ve durumu öğrenen Kral Menelaos, Troia’yı ele geçirmek isteyen kardeşi Miken Kralı Agamemnon önderliğinde Aka ordusunu toplar ve Truva’ya sefer düzenler.
Helen’in iadesi ve Kral Agammemnon komutasına girme teklifini geri çeviren Troialılar, 10 yıl sürecek olan bir savaşa gireceklerdir. Homeros’un İlyada’sına göre savaş, Troia’lı Hektor ile Aka’lı Akhilleus arasında geçen bir mücadele gibidir.
Akhilleus, krala öfkelenerek savaştan çekilir Akhilleus’un kuzeni Patroklos, Akhilleus’un zırhını giyerek savaşır ve Hektor, Patraklos’u öldürür. Kuzenin öldürülmesi karşısında öfkeye kapılan Akhilleus, Hektor ile karşı karşıya gelir ve onu öldürür. Hektor’un cenaze töreniyle İlyada sona erer.
Truva Atı
Troia Ören Yeri‘ndeki Truva Atı, Kültür Bakanlığı tarafından 1975 yılında Mimar Kadir İzzet Senemoğlu‘na yaptırılmış. Truva Atı’nın gerçekliği konusunda net bir bilgi yok, ama Homeros, destanında bu attan bahsetmiş.
Troy Fragmanı (2004)
Brad Pitt ve Eric Bana’ın başrolü paylaştığı Troy filminde kullanılan at, çekimlerden sonra Türkiye’ye getirilmiş. Bu atı da Çanakkale merkez sahil yoluna yolunuz düşerse görebilirsiniz.
Efsaneye göre Truva Atı, Truva surlarını aşmak için, Yunanistan kıyılarının karşısında bulunan İthaka adasında doğup büyüyen Odysseus‘ın fikri olarak ortaya çıkmış bir maket.
Troyalılar ve Akhalılar arasında 10 yıldır süregelen savaş sonunda, Akhalılar savaştan çekiliyormuş gibi yapmışlar ve Troyalılara hediye olarak büyük, tahta bir at bırakmışlar.
Tahta atın içinde havanın kararmasını bekleyen dönemin en iyi komutanları ile birlikte Odysseus da gizlenmiş. Geri çekilmiş gibi görünen diğerleri ise denizde, Troyalıların göremeyeceği bir uzaklıkta saklanmışlar. Troyalılar, atı Poseidon’dan gelen bir hediye olarak görmüş ve içeri almışlar.
Gece boyunca, Tanrıça Athena’ya karşı olan borçlarını ödediklerini düşünerek alkolün dibine vurmuşlar. Atın içindeki savaşçılar, bu durumdan yararlanarak tahta atın içinden çıkmış ve önce Troia’nın yıllar boyu geçilemeyen kapısını açmışlar, ardından diğer Akhalıların desteği ile birlikte Truva Şehri’ni yakıp yıkmışlar.
Truva Antik Kenti Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatleri
Truve Ören Yeri’ne ücretli olarak girebiliyorsunuz ve Müzekart geçiyor. Müzekart’ınız yoksa burada kendinize Müzekart da çıkartabiliyorsunuz. Özel aracınızla gidiyorsanız otopark ücreti de vermeniz gerekiyor.
Truva Antik Kenti Nerede ve Nasıl Gidilir?
Çanakkale’nin Tevfikiye Köyü’nde yer alan Troia Örenyeri’ne ulaşım için Çanakkale Ezine yolundaki Tevfikiye yol ayrımına sapıp 4,5 km gittiğinizde ulaşabilirsiniz.
Çanakkale Arkeoloji Müzesi
Çanakkale’nin Barbaros Mahallesi’nde bulunan Çanakkale Arkeoloji Müzesi, 1984 yılında ziyarete açılmış.
Troia Antik Kenti‘nde ve Dardanos Tümülüs‘ünde yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan buluntular ile birlikte Çanakkale’nin birçok yerinden eser sergileyen Çanakkale Arkeoloji Müzesi‘nde, 12,000’in üzerinde arkeolojik eser, 15,000’in üzerinde sikke ve 3,000’e yakın etnografik eser bulunduğu bilgisi mevcut.
Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde 5 teşhir salonu bulunuyor ve her bir salonda birbirinden değerleri eserler sergileniyor. Giriş bölümündeki 1. salonda ağırlıklı olarak Troia işleniyor. Troya Antik Kenti‘ne ait bilgiler ve dönemlerinin yerleşim planlarının çizimleri ziyaretçilere sunuluyor.
Salonda ayrıca üzerinde çeşitli şekiller bulunan stel örnekleri de var. 2. salonda ise Troia buluntuları sergilenmeye devam ediyor. Prehistorik çağa ait, taş yontma malzemeleri ve fosiller burada bulunuyor.
MÖ 1. ve MS 3. yüzyılları arasında tıp alanında kullanılan malzemeler de 2. teşhir salonunda konumlandırılmış.
Tıp malzemeleri arasında; tümör ve birçok yara türünü dağlamak için kullanılan koter, dokuları dikmek için kullanılan iğne türleri, cerrahi amaçlar için kullanılan forsepsler, özellikle ilaç ölçümleri için kullanılan kaşıklar, diş ve kemik cerrahisinde kullanılan keskiler, çift taraflı kullanımıyla sondalar ve günümüzde de kullanılan, deri kesmek için neşterler sergileniyor.
Yenice ve Çan adlı tümülüslere ait buluntular ile Bozcaada’da bulunan nekropol kazılarından çıkarılan eserler ise 3. teşhir salonunda sergileniyor.
Çanakkale’nin 11 km güneybatısında kalan Dardanos Tümülüsü‘ndeki kazılar sonucu çıkarılan eserler 4. salonda sergilenmekte. Bir aile mezarı olan Dardanos Tümülüsü’ne, 1959 yılında, İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nden Rüstem Duyuran ve Ergon Ataçeri’nin kazıları sonucu ulaşılmış.
Salonda, Assos (Behramkale) ve Gülpınar (Smintheion Kutsal Alanı) bölgelerindeki kazılar sonucu çıkarılan eserler sergileniyor.
Müzedeki ilgi çekici eserlerden biri Polyksena Lahiti. Biga’daki Kızöldün Tümülüsü‘nden 1994 yılında çıkarılan lahdin, figürsel öğeler yönünden Anadolu’daki en eski eser olduğu saptanmış.
MÖ 6. yüzyıla tarihlenen lahitin iki kenarında cenaze ve yas konuları mitolojik olarak işlenmişken, diğer yüzlerde Troia kralı Priamos’un kızı Polyksena’nın kurban edilişi betimlenmiş.
Çanakkale Arkeoloji Müzesi Nerede ve Nasıl Gidilir?
Çanakkale merkezde yer alan Çanakkale Arkeoloji Müzesi, halk plajının arkasındaki 100. Yıl Caddesi üzerinde yer alıyor. Çanakkale ziyaretinizde buraya vakit ayırarak, çevrede yapılan kazılar sonucu bulunan buluntuları yakından inceleyebilirsiniz.
Sonuç
Truva Antik Kenti’nin derinliklerinde yatan sırlar, Homeros’un destanlarında anlatılanların çok ötesinde. Efsanevi Truva Atı’nın hikayesi ve Truva Savaşı’nın yankıları, bu antik toprakların her köşesinde hissediliyor.
Ziyaretçiler, tarih öncesi dönemlerden kalma bu katmanlı şehri keşfederken, sadece geçmişin izlerini sürmekle kalmıyor, aynı zamanda insanlık tarihinin en önemli hikayelerinden birine tanıklık ediyorlar.
Truva, sadece bir arkeolojik alan değil; aynı zamanda mitlerin, savaşların ve aşkların yaşadığı, her taşında bir hikaye gizlenen canlı bir tarih dersi.